1

JON KRAKAUER’İN “YABANA DOĞRU/INTO THE WILD”ROMANINA DAİR: MEDENİYETE KARŞI SAVAŞAN ÖZGÜR RUHLU BİR DONKİŞOT’UN HİKAYESİ

İki yıldır dünyayı dolaşıyor. Telefon yok, havuz  yok, evcil hayvan yok, sigara yok. En üst düzeyde özgürlük. Aşırı uçlarda birisi. Evi yollar olan güzellik düşkünü bir gezgin. Bir daha geri dönmemek üzere Atlanta’dan kaçtı, çünkü ‘Batı en iyisi’. Ve şimdi iki başıboş yılın ardından, son ve en büyük macera geldi çattı. İçindeki sahte benliği öldürmek ve ruhsal devrimini zaferle sonuçlandırmak için son çarpışması. Yük trenlerinde ve otostopla on gün on gece süren yolculuğu onu Kuzey’in görkemli beyazlığına getirdi. Yakasını kurtardığı medeniyet onu daha fazla zehirleyemeyecek. Artık yabanda yitmek için yürüyor.” (s.196)

Son Hudut’un (Alaska) muazzam genişlikteki, dokunulmamış topraklarının hayatlarındaki tüm boşlukları kapatacağını düşünen insanlar kendilerini burada bulmuştur. Fakat Alaska toprakları merhametsizdir, ne umutları ne de özlemleri umursar.“(s.10)

Jon Krakauer’in Yabana Doğru adlı romanını kitaplar konusundaki zevkine çok güvendiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum. Romanı okumamı tavsiye eden arkadaşım öncelikle kitaptan uyarlanan filmi izlememi (Into the Wild) daha sonra kitabı okumamı önerdiğinde öncelikle bu tavsiyeye bir anlam veremedim. Ancak tavsiyeye uyup filmi izlediğimde kelimenin tam anlamıyla büyülendim ve aynı gün kitabı alıp okumaya başladım. Öyle ya filmi bu kadar muhteşem olan bir eserin kitabı kim bilir nasıl dopdoluydu? Büyük bir beklentiyle kitabı okumaya başladım ancak arkadaşımın daha önce ifade ettiği gibi kitap sondan başlıyordu ve bu durum en baştan sonunu bilerek okumanıza, dolayısıyla heyecanın yitirilmesine neden oluyordu oysa film kronolojikti ve sonuna kadar merak ve heyecan içinde izlenebiliyordu.

Okumaya devam et