0

REFİK HALİD KARAY’IN “ESKİCİ”HİKAYESİNE DAİR: GURBETİN BİLLUR DAMLALARI

Refik Halid’in “Eskici” adlı hikâyesi, yolu okul sıralarından geçen hemen herkesin okul hayatı boyunca en az bir kere karşılaştığı oldukça bildik bir metindir. Refik Halid bu hikâyeyi 1938 yılında yazmıştır, hikâye yazarın “Gurbet Hikâyeleri” adlı kitabında yer alır. Konu oldukça sadedir. Hikâyede, Hasan adındaki beş yaşındaki bir çocuğun anne ve babası öldükten sonra yakınları tarafından, Filistin’in sapa bir kasabasında oturan halasının yanına gönderilmesi ve çocuğun buraya uyum sağlama çabaları anlatılır.
Hasan’ı Filistin’e götürecek olan vapur rıhtımdan kalkıp da Marmara’ya doğru uzaklaşınca Hasan’ı geçirmeye gelenler üzerlerinden ağır bir yük kalkmışçasına ferahlarlar. Hayırlı bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uydurma neşesiyle, fakat gönülleri isli olarak evlerine dönerler. Hasan henüz hiçbir şeyin farkında değildir. “Gırıl gırıl işleyen vinçlere, üstleri yazılı cankurtaran simitlerine, kurutulacak çamaşırlar gibi iplere asılı sandallara, vardiya değiştirilirken çalınan kampanaya” bakarak eğlenir. Peltek, şirin konuşmalarıyla güvertedeki herkesin ilgisini çeker.
Derken vapur şuraya buraya uğrayıp sıcak memleketlere yaklaştıkça artık geride kalanlar Hasan’ın bilmediği bir dilden konuşmaya başlarlar. “Hasan gel, Hasan git”ler bitmiş, bu seslenişlerin yerini “Taal ya Hassen” almıştır. İsmi de değişmiş “Hassen” şekline dönüşmüştür. Hasan artık ana dilini büsbütün işitmez olmuştur. Kendisine sorulanları anlayamamakta, yanakları pençe pençe al al olarak susmaktadır.
Bundan böyle susmak uzun bir süre Hasan’ın kaderi olacaktır. Portakal bahçelerine dalıp göğsünde bir katılık, gırtlağında lokmasını yutamamış gibi sert bir düğüm hissettiğinde…Kendi memleketindekilere hiç benzemeyen çok uzun bacaklı, çok uzun boylu, sırtları kabarık, kambur hayvanlar gördüğünde…Ve dahası, “kokusu anasınınkine hiç benzemeyen, kara çarşaflı, kara çatık kaşlı, kara iri benli, tuhaf kokulu” halasını gördüğünde…
“Eskici” hikâyesini bu kadar sıcak ve samimi yapan husus, hikayenin beş yaşındaki bir çocuğun bakış açısıyla anlatılmış olmasıdır. Beş yaşındaki bir çocuk, dünyaya elbette tam bir bilinçle bakamaz. Onun bakışı, içine hayaller, hatıralar, izlenimler karışmış çocukça bir bakıştır.

Okumaya devam et

0

OĞUZ ATAY’IN “KORKUYU BEKLERKEN” KİTABINDAN ALTI ÇİZİLİ SATIRLAR

“Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba? “(Sayfa 196 – Demiryolu hikayecileri-bir rüya)

“Sen bize güzel bir masal anlatırsan, dedim ona, ben de senin sayende dünyaya belki yeni şeyler söylerim.”  (Sayfa 141 – Tahta At)

“Bize şimdi yeni bir hava getir, Tahta Atın nasıl yapıldığını anlat. Tuzak nasıl kuruldu, onun şarkısını söyle.”  (Sayfa 141 – Tahta At)

Kadınlardan pek anlamam:)

“Evet ben, kadınlardan pek anlamam muhterem efendim. Daha doğrusu, onları tanımak konusunda fazla deneme fırsatını elde edemedim denebilir. Onların dilinden anlamam; sadece gözlerine kuşku ve endişeyle bakmasını bilirim.”  (Sayfa 107 – Bir Mektup)

“Karmaşık duygular ve iyi kullanamadığım bir dilin zorlukları içindeyim; beni bağışlayın.”  (Sayfa 101 – Bir Mektup)

Tutunamayan:)

“Belki de şirkette sessiz ve çekingen davranışlarım yüzünden pek tutunamadım. Galiba fazla sıfat kullanıyordum ve cümlelerim de bir türlü bitmek bilmiyordu.”  (Sayfa 123 – Ne Evet Ne Hayır)

Bazı kızlar:))

“Bazı kızlar, hanım hanımcık evlerinde oturup böyle kısmetler beklerlerdi. Bu arada, ellerinde daima bir bez parçası, çeyizlerini hazırlarlardı. Her gün bir yemek yapmasını öğrenirlerdi ve bir pencerenin kenarına oturup, kırmızı ya da soluk yanaklarını cama dayayarak o bilinmeyen, o tanımlanamayan, o nasıl olursa olsun gelecek kocalarını beklerlerdi. Evin erkeklerine hizmet ederek, gelecekteki kocaları için talim yaparlardı. Babalarına, paltolarını giydirirken alttan ceketlerinin eteklerini çekerek düzeltirlerdi. Babaları da onlara aferin kızım derlerdi; kocan rahat edecek.”  (Sayfa 94-Korkuyu Beklerken)

“Soruşturma gizli yapılıyormuş. Bu ülkede her şey gizliydi aslında; fakat herkes her şeyi öğreniyordu.” (Sayfa 96-Korkuyu Beklerken)

Neden???

“Neden her şeyi, tam istemediğim sırada veriyorsunuz bana? Neden bu kadar bekletiyorsunuz? Neden bir şeyi elde etmenin anlamı kalmayıncaya kadar, onu vermemekte inat ediyorsunuz.” (Sayfa 96-Korkuyu Beklerken)

“Param vardı, yiyeceğim vardı, kitabım, evim her şeyim vardı; fakat isteğim yoktu.”  (Sayfa 90-Korkuyu Beklerken)

Bulmaz!!

“hiçbir dediğinizi yapmayacağım, çünkü her şeyi birbirine karıştırdım, çünkü bu dünyada gizli mezhep bile sonunda beni buldu fakat sevebileceğim bir kadın, bol para, insan yakınlığı beni hiç bulmadı.” (Sayfa 83-Korkuyu Beklerken)

“Korkuyla beklemek, korkuyu beklemek gereksizdi.” (Sayfa 81-Korkuyu Beklerken)

Söz veriyorum:))

“Söz veriyorum: Bana eski durumum bağışlanırsa, evi saksılarla dolduracağım ve böceklerin evi istila etmesi pahasına, yerlerin ıslanması pahasına onlara bakacağım. Tabiatı seveceğim, insanları seveceğim, yurduma yararlı olmağa çalışacağım, hiçbir düzene karşı çıkmayacağım. Herkese güler yüz göstereceğim, evleneceğim, çocuk yetiştireceğım, onların altını değiştireceğim, gece uyutmak için sabırla masal anlatacağım, dedikoduları dinleyeceğim, ilgi göstereceğim, ilgi!”  (Sayfa 80-Korkuyu Beklerken)

“Ben yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkûm edildim.”  (Sayfa 78-Korkuyu Beklerken)

“her şeyi yazmadım. Anlamazlardı; beni bir yere kapatırlardı sonra.”  (Sayfa 78-Korkuyu Beklerken)

“Unutmuştum onları bekleyeceğimi. Hafızam artık yarım gün bile idare etmiyordu. Bir doktora göstermeliydim onu.”  (Sayfa 78- Korkuyu Beklerken)

“Düşünmek mi? Durmadan düşünmekten başka ne yapıyordum ki? O kadar çok düşündüm ki, o kadar çok şeyi bir arada düşündüm ki…”(Sayfa 76- Korkuyu Beklerken)

“Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı.”  (Sayfa 73 Korkuyu Beklerken)

“Saksıyı çukurun içine attım. Eve, yalnızlığıma döndüm.” (Sayfa 72- Korkuyu Beklerken)

“Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi.”  (Sayfa 63- Korkuyu Beklerken)

“Acaba yarım bıraktığım kitapların kaçıncı sayfasında kaldığımı hatırlayabilecek miydim?” (Sayfa 63- Korkuyu Beklerken)

“Demek ki dünya kötü piyangolarla dolu.” (Sayfa 52- Korkuyu Beklerken)

“Hemen teslim olmadım yani; fakat güzel şeylerin bir gün biteceğini biliyordum.” (Sayfa 49- Korkuyu Beklerken)

“Yalnızlığa dayanmanın en önemli şartı, her şeye karşı hazırlıklı bulunmaktır.” (Sayfa 47- Korkuyu Beklerken)

“Ne zaman vaktin var?dedi. Her zaman. Ona bu sözü söylemedim tabii. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz.” (Sayfa 43- Korkuyu Beklerken)

“İyi şeyler birdenbire olur bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar.”(Sayfa 42 – Korkuyu Beklerken)

“Ben tavanarasındayım sevgilim! diye bağırdı delikten aşağı doğru. Eski kitaplar bugünlerde çok para ediyor. Bir bakmak istiyorum onlara.” (Sayfa 27 – Unutulan)

“Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı. Parası yoktu.” (Sayfa 11 – Beyaz Mantolu Adam)